31 Mayıs 2009 Pazar

KARADENİZ'İN 'PARLAK ŞEHRİ'

Karadeniz'in suskun kaldığı bir günde 'Parlak Şehre' varıyoruz. Burada güneş denizden doğup denizden batıyor. Eski adıyla Diapolis(Parlak Şehir) olan Akçakoca tam anlamıyla fındık ve balık diyarı.


1950'li yıllarda kumsallarında gitarlı partilerin yapıldığı, ateşlerin yakıldığı, gençlerin rağbet ettiği Türkiye'nin en popüler turizm beldesi olan Akçakoca, şimdilerde eski parlak günlerine kavuşmaya çalışıyor.
Yeşil ve maviyi sahil boyunca sıralanmış beton apartmanlar gölgelese de kumsalları, balık barınağı ve deniz fenerleri Akçakoca'yı hala çekici kılıyor. Düzce'ye bağlı Akçakoca, Ankara ve İstanbul'a yakınlığı ile hafta sonları ya da günübirlik ziyaretler için cazibesini koruyor.

Bir zamanlar kumsal olan ve yapılan düzenlemeyle kıyısına set çekilerek yapılan balıkçı barınağında, Karadenizli balıkçıların renk cümbüşüne seyirci oluyoruz. Barınakta çok sayıda balık lokantası bulunuyor. Bu lokantalarda kalkan, lüfer, çinekop, mezgit, palamut, barbun, hamsi ve istavrit gibi pek çok deniz ürününe taptaze ulaşabiliyorsunuz.

FINDIK YAĞINDA KIZARMIŞ BALIKLAR

Depremden sonra Akçakoca'ya yerleşen Karacan ailesinin işlettiği AYFA Balık Evi de barınaktaki mütevazi balık lokantalarından biri. AYFA'da çok uygun fiyatlara, fındık yağında kızarmış leziz balıklarda tatmanız mümkün. Lokantada otururken barınağa giriş yapan tekneleri, ağları onaran balıkçıları izleyebilir, deniz fenerleriyle güneşin dansına tanık olabilirsiniz. Dilerseniz balıkçı tekneleriyle Akçakoca turu da yapabilirsiniz.

Limandan çıkıp Akçakoca'nın içlerine doğru yürüdüğünüzde bölgedeki beton ve boyasız binalar gözleri yoruyor. Öte yandan Yukarı Mahalle'ye doğru çıktığınızda Akçakoca'nın geleneksel evlerinin sadeliğiyle büyüleniyoruz.

Akçakoca'da fındık ve balığın yanı sıra kestane balı ve dağ çileği de çok ünlü. Ayrıca buraya yolu düşenler, sahilde Gülez ailesi tarafından işletilen mekanda bulabileceğiniz "Mancarlı Pide" ve "Melen Güçleği" tatlısını denemeden dönmemeliler.

Cemil Gülez, mancarlı pidenin Akçakoca'ya has bir pide çeşidi olup önceden tutulmuş mayalarla yapıldığını vurgulayarak, Mancarlı pidenin nasıl yapıldığını anlatıyor:"Mayalarımızın kendine has bir kokusu ve kabarma özelliği var ve bunlar pazılanarak açılır.İçerisinde ise önceden hazırlanmış olan kıyılmış haldeki mancar, maydanoz, soğan, nane, karabiber ve çeşitli baharatlar bulunuyor. Daha sonra ise bu pideler saçta kıvama gelinyece kadar pişirilir ve sıcak sıcak yapılır."

ORTA ASYA'DAN AKÇAKOCA'YA TATLININ YOLCULUĞU

Melengüçceği tatlısının Orta Asya'dan yolculuğunu ise Cemil Gülez şöyle anlatıyor: "Orta Asya Türkleriyle gelen bir tatlı çeşidi olan sonraları ise Melen ovalarında yetişen kaymağı tortusu ile yapıldığı için melengüçceği ismini aldı. Sade olduğu gibi ballanarak ( kestane balı ile) veya şekerlenerek yenilebilir. Ayrıca Akçakoca ormanı çilek reçeli ile farklı bir aroma verilmesi mümkün. Melengüçceği tatlısı yemeklerden sonra sıcak olarak verildiği gibi soğuk olarak dondurma ilavesi ile ikram edilebilir."

CENEVİZ KALESİNDEN DUMANLAR YÜKSELİYOR!

Akçakoca'nın sembolü haline gelen tarihi kalesinin doğu ve batısında etkileyici iki kumsal bulunuyor. Akçakoca'nın falezleri ya da diğer adıyla Beyazkayalar kaleden görülebiliyor.
Cenevizler tarafından yapıldığı söylenen Kale'nin içi Belediye tarafından piknik alanı olarak işletiliyor. Bir yandan mangal yapıp diğer yandan deniz keyfi yapılabiliyor. Kaleye çok rağbet olduğu için zaman zaman mangal dumanları her yana yayılıyor ve gözgözü görmüyor. Kumsaldan baktığızda da Ceneviz Kalesi'nden dumanlar yükseldiğine tanık oluyorsunuz.

MAĞARA VE ŞELALELER

Şehir merkezindeki klasik kubbesi olmayan Merkez Cami, sekizgen köşelerden oluşan kubbesi ve mavi dokulu minareleriyle görenleri şaşırtıyor. Ayrıca Akçakoca yakınları da mağara ve şelaleler meraklılarını bekliyor. Arabanız varsa buradaki doğa harikalarını görmeniz mümkün. İlçe merkezininin 8 km doğusundaki Fakıllı Mağarası'na gitmek için Çuhallı çarşısından, itfaiye ve cezaevi güzergahını takip ederek, çevre yolu köprüsü altından geçerek köy merkezine ulaşabilirsiniz. Aktaş Şelalesi, Akçakoca'dan 11 km uzaklıkta, Sarıyayla Şelalesi de doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için çok ideal. Akçakoca'nın 3 km. güneybatısında Ahmet Dede Türbesi ile ahşap tarihi bir cami ve taş bir hamam kalıntısı bulunuyor.

'APARTMAN PANSİYONLAR'

4 yıldızlı otelinden pansiyonuna kadar Akçakoca'da her bütçeye göre kalınabilecek yerler olsa da geleneksel dokuya uymayan 'apartman pansiyonların' bölgedeki çokluğu dikkatleri çekiyor.

NASIL GİDİLİR?

Özel otomobille giderseniz Akçakoca, İstanbul ve Ankara'dan yaklaşık 2.5-3 saat uzaklıkta yer alıyor. TEM istikametinden Düzce turnikelerine kadar gelip oradan E5 karayoluna çıkılıyor ve buradan Zonguldak Düzce Akçakoca istikameti ile Akçakoca'ya ulaşılıyor. Akçakoca'ya otobüsle de gitmek mümkün. Ancak otobüsle ulaşım süresi İstanbul'dan 4 saati aşıyor. Bunun nedeni ise şehirler arası otobüslerin şehiriçi otobüsler gibi çok yerde durması. Akçakoca'ya otobüsle günübirlik gitmek isteyenler bu süreyi gözönünde bulundurmalılar.

NİLÜFER ŞENSÖZ- 29.05.2009- SABAH GAZETESİ http://www.sabah.com.tr/Turizm/2009/05/29/karadenizin_parlak_sehri


UYARI: YAZI VE FOTOĞRAFLARIN İZİNSİZ KULLANILMASI HALİNDE YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.





İZTUZU MUCİZESİ

Köyceğiz Akdeniz'e doğru akarken, küçük dolmuş tekne Byblis'in gözyaşlarında ilerliyor. Göl'ün Akdeniz'e tutulduğu Dalyan'da, antik şehrin efsanelerini fısıldıyor kral mezarları. Kaunos'ta gündüz geceye kızararak kavuşuyor. Deniz ve gölün buluştuğu Dalyan'da doğal hayat ve tarihle dolup taşıyorsunuz...



Arkamızda reklam panolu şemsiyeleri, plastik şezlongları ve kurgulanmış cennet kumsalıyla güzelliğini paketleyen Ölüdeniz'i bırakıp Fethiye'ye doğru yola çıkıyoruz. Dolmuş yolculuğu sırasında dükkanları ve cafe barlarıyla İngiliz kasabasına dönüşen bölgenin her şeye karşın güneyin en etkileyici coğrafyalarından biri olarak kalmaya direndiğine tanık oluyoruz. Yaklaşık 25 dakikanın ardından Fethiye'nin merkezine varıyoruz. Otobüsle 60 km'lik yolculuğun sonrasında Ortaca'ya, Ortaca'dan da minibüsle Dalyan'a ulaşıyoruz.


Burada deniz kenarı yok. Ancak Dalyan hem deniz hem göl keyfini yaşayabileceğiniz, tarih ve doğal hayatla dolup taşacağınız,şifalı sularında yıkanabileceğiniz eşsiz bir yer. Dalyan'ın en büyük müdavimleri ise carette carettalar, nil kaplumbağaları, mavi yengeçler ve yalı çapkını kuşları...

KRAL MEZARLARI EFSANELERİ FISILDIYOR

Köyceğiz Akdeniz'e doğru akarken, küçük dolmuş tekne Byblis'in gözyaşlarında ilerliyor. Dalyan'ın labirenti andıran zümrüt sularında süzülüyoruz.Uyanmış güneşin sıcaklığı, yüzümüze çarpan meltemle hafifliyor. Antik kral mezarlarının gözleri, şimdilerde kanalın karşısındaki renkli pansiyonları gözetliyor. Göl'ün Akdeniz'e tutulduğu Dalyan'da, antik şehirle ilgili günümüze kadar ulaşan efsaneleri fısıldıyor kral mezarları...

"Apollo'nun oğlu Karya Kralı Miletos'un ikizleri olur. Erkeğe Kaunos, kıza Byblis adı verilir. İkizler birbirlerine aşık olur. İkizlerin aralarındaki gizli aşk, bebekleri doğunca ortaya çıkar. Bu duruma kral çok kızar ve oğlunu ülkesinden kovar. Kaunos kendisini sevenlerle birlikte gider ve şimdiki Dalyan'ın karşısında kendi adını taşıyan kenti kurar. Byblis ise ayrılığa dayamayarak, göz pınarları kuruyuncaya kadar gözyaşı döker ve sonunda bir kayadan atlayarak canına kıyar." Heradot'un anlattığı efsaneye göre, labirent gibi olan Dalyan kanalları Byblis'in göz yaşlarından oluştu.

Romalı tarihçi ve şair Ovidius ise efsaneyi biraz daha farklı anlatıyor: "Byblis Kaunos'a aşık olur. Byblis Kaunos'a bir mektup yazarak duygularını dile getirir. Kaunos ise Byblis'in duygularını öfke ve tiksinti ile karşılar. İkizini bir daha görmek istemeyen Kaunos, kendisini sevenlerle bilikte babasının ülkesini terk eder. Kaunos'a gelerek kendi adıyla anılan kenti kurar. Byblis ise karşılıksız kalan sevgisi yüzünden hayatına son vermek isteyerek, yüksek bir kayanın üzerinden kendisini atar. Ama Nympheler(su perileri) Byblis'e acır ve onu bir pınara dönüştürür. Byblis'in gözyaşları da nehir olur"

YEŞİL DERİLİ İNSANLAR

Kuruluşu hüzünlü hikayeleri barındıran ve bir zamanlar 'yeşil derili' insanların yaşadığı antik şehir, artık sevimli kaplumbağalarıyla anılıyor. Kaunoslular sağlıksız oldukları için yeşil derili olarak anılıyormuş. Buna karşın Kaunos'tan çok sayıda medeniyet geçiyor. Kaunos'a ilginin en canlı kanıtları ise Roma Hamamı, Pers duvarı, Karya Kalesi, Yunan tiyatrosu ve Bizans bazilikası...

ŞEKİL DEĞİŞTİREN KUMLAR

Labirenti andıran kanallardan tekneyle büyüleyici bir yolculuk yaparak, dünyada eşi benzeri olmayan İztuzu Kumsalı'na ulaşılıyor. İztuzu plajının bir tarafı tuzlu Akdeniz, diğer tarafı da tatlı su. Med-cezirle bazen deniz suyu deltaya, bazen de tatlı su Akdeniz'e akıyor. Suyun akış hızıyla ve yönüyle kumlar sürekli şekil değiştiriyor. Dilerseniz bir tarafta İztuzu'nun incecik altın kumlarında güneşe ve denize doyarken diğer tarafta 'tatlı tatlı' yüzebilirsiniz.

İZTUZU'NUN KAHRAMANLARI

Antik çağlarda İztuzu diye bir kumsal bulunmuyor. MS 4. yüzyılda depremle Dalaman çayının yatağının değişmesi, bu doğa harikasının oluşmasını tetikliyor. Uçsuz bucaksız kumsalın beton yığını olmaktan kurtulması da mucize. Bu mucizenin başkahramanları caretta carettalar, Kaptan June ve Dalyanlılar. Soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Caretta Caretta'lar en sevdikleri yer ise altın sarısı incecik kumların bulunduğu İztuzu Kumsalı.
Caretta Carettaların son üreme alanlarında biri olan Dalyan'a gelen kaplumbağa sayısı her geçen yıl artıyor. Bunun nedeni kaplumbağaların yumurtalarını sadece dünyaya geldikleri kumsala bırakmaları.

KAPTAN JUNE VE FERİT

80'li yıllarda Dalyan'ı keşfeden çevre dostu June Haimoff, İztuzu Kumsalı'nın betonlaşmasına karşı çıkar. Kaptan June, bölgedeki Caretta Carettaların kurtarılması için mücadelesinde başarılı olur. Dalyan halkı da Carettalara sahip çıkıyor. Dünyanın en iyi korunan ikinci plajı İztuzu'nda ağırlıklı olarak Dalyanlı gençler çalışıyor. Kumsaldaki ağaç şezlonglar, şemsiyeler, kafeteryanın tasarımı doğayla uyumlu ve hiçbir şekilde gözünüzü rahatsız etmiyor. Kumsalda otururken gerçekten böyle bir yerin bozulmadan kalabilmesine minnet duyuyoruz. Özel Çevre Koruma Bölgesi olan İztuzu'nda tekne dolmuşlar genellikle saat 5'e kadar hizmet veriyor. Kumsal belediyeye ait şirket tarafından işletiliyor. Gün içerisinde İztuzu'na gelen misafirleri ağırlayan Dalyanlı gençler, saat 5'ten sonra tüm kumsalını bakıma alıyor.

DENİZE KARŞI EFE DANSI

Yaklaşık 40 kişilik ekipte yer alan üniversite öğrencisi Ferit de İztuzu'nun emekçilerinden. Zaman zaman büyükşehire gelme hayali kurduğunu söylemesine karşın Ferit, Dalyan'da kalmaya devam ediyor. Bazen kumsaldaki işlerini bitirmelerinin ardından ekip, bomboş kumsalın kafesinde denize karşı balık yiyip efe dansı yapıyor. Saat 20'den sonra plaj kapalı olduğu için son tekneyle Dalyan'ın yolunu tutuyorlar. Dalyanlı Ferit gibi güleryüzlü ve yardımsever gençlerin İztuzu'nda olmaları buranın yıllarca bozulmadan kalmasını garanti ediyor.

MAVİ YENGEÇ DENEDİNİZ Mİ?

Mavi yengeç Avrupa'da çok lüks ve pahalı bir yiyecek olmasına karşın Dalyan'da çok uygun fiyatlara yemeniz mümkün. Dalyan'daki restaurantlarda ve kimi pansiyonlarda bu muhteşem tatla tanışabilirsiniz. Tanesinin fiyatı 4-10 lira arasında değişiyor. Öte yandan arzu ederseniz mavi yengeç turlarına katılıp kendi yengecinizi kendiniz yakalayabilirsiniz. Teknedeki mangalda pişirip yiyeyebilirsiniz. Ana vatanı Amerika olan mavi yengeçler yük gemileriyle Türkiye sahillerine geliyor ve burayı çok seviyorlar. Anlatılan hikayelere göre, Yunan uyruklu yük gemileri, ABD kıyılarına yük götürürler. Dönerken de gemi sallanmasın diye gemideki büyük tankerlere buradaki okyanus sularını doldururlarmış. Kendi kıyılarına geldiklerinde de bu suyu boşaltıyorlar. Mavi yengeç yumurtalarının bu şekilde Türkiye kıyılarına ulaştığı belirtiliyor.

GÜNLÜK AĞAÇLARI, YALI ÇAPKINLARI VE NİL KAPLUMBAĞALARI...

Doğa harikası Dalyan'da Caretta Carettaların dışında Nil kaplumbağları da görülüyor. Kanal kenarındaki pansiyonlarda kahvaltı ederken Nil kaplumbağaları besleyebilirsiniz. Ayrıca soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan pek çok kuşu burada görebilirsiniz. Dünyada eşine zor rastlanan Günlük (Sığla) ağaçları da sadece Köyceğiz çevresinde yetişiyor ve koruma altınaalınmış durumda. Ayrıca deltada başta yalıçapkını kuyarı olmak üzere 180'i aşkın kuş türüne ev sahipliği yapıyor.

NASIL GİDİLİR?

Dalaman Havalimanı Dalyan'a 25 kilometre uzaklıkta. Dalyan'a şayet otobüs ile seyahat etmek istiyorsanız öncelikle Ortaca'ya gelmek gerekiyor. Otobüsle İstanbul'dan ortalama 13, Ankara'dan 9, İzmir'den 4-5 saatte Ortaca'ya ulaşılıyor. İndiğiniz yerden 15 dakikada bir Dalyan'a minibüs ve belediye otobüsü hareket ediyor. Ortaca'dan 15 dakika sonra Dalyan'a ulaşılıyor.

BAZI KALINABİLECEK YERLER:

* Club Alla Turca : 0252 284 42 84
* Dalyan Resort Otel: 0252 284 54 99
* Kamanca House Otel: 0252 284 45 17
* Kano Otel: 0252 284 30 00* Tolga Pansiyon: 0252 284 22 94
* Cozy Hotel: 0252 284 34 42
* Kashmir Boutique Hotel: 0252 264 81 87
* Happy Caretta pansiyon: 0252 284 21 09
* Kano Motel Dalyan: 0252 284 30 00
* Likya Pansiyon:0252 284 22 33
* Midas Pansiyon: 0252 284 21 95
* Konak Melsa: 0252 284 51 04
*Kamarca House Hotel: 0252 284 45 17

NİLÜFER ŞENSÖZ-13.05.2009-SABAH GAZETESİ http://www.sabah.com.tr/Turizm/2009/05/13/iztuzu_mucizesi

UYARI: YAZI VE FOTOĞRAFLARIN İZİNSİZ KULLANILMASI HALİNDE YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.

BODRUM'UN GİZLİ KALMIŞ YÜZÜ

MUĞLA- Gökova Körfezi kıyısındaki Mazı, Bodrum'un bu kadar yanıbaşında olup da ağırbaşlı ve sessiz kalabilmesiyle, insanı şaşırtıyor. Bakir kalabilmeyi başarmış Mazı köyü, kışın grilerini, dumanını üzerinizden atmak, mavilerin, yeşillerin içine karışmak için birebir.


Çevreye yayılmış 11 köyün merkezi durumunda olan Mumcular'a bağlı Yeniköy, Yukarı Mazı ve Aşağı Mazı köyleri, İnceyalı, Hurma ile Çakıllıyalı sahilleri, adeta 'Bodrumlaşmamış' ve bölgede gizli bir cennet olarak kalabilmiş. İmara açılmadığı için betonlaşmanın yaşanmadığı sahiller, sakinliği sevenler için çok uygun. Mazı'nın civarındaki ormanlarda dağ bisikleti ile gezebilir, dağ kekiği, lavanta ve kır çiçekleri toplayabilirsiniz.
Orman gezintisi yapmak yerine deniz kenarına gitmek isterseniz, Mazı Köyü İnceyalı Sahili'ne Güvercinlik'in Mumcular sapağından giderek ulaşabilirsiniz. Eğer bahar döneminde Mumcular'a uğrama fırsatınız varsa çamların ve zeytin ağaçlarının arasından papatyaların yemyeşil toprağa yağdığını görebilirsiniz. 'Böyle bir güzelliği ne bozabilir ki?' dediğiniz anda İnceyalı Sahili'ne doğru arabayla ilerlerken yoldaki ağaçsız kalmış bölge dikkatleri çekiyor. Mazı'da geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük yangının izleri duruyor. Ağaçlandırma çalışmaları yapılsa da maalesef eski çamların yerini yenilerinin alabilmesi için yıllar gerektiğine tanık oluyoruz.

Kel kalmış tepeleri arkamızda bırakarak Yukarı Mazı Köyü'ne varıyoruz. Korsan saldırılarına karşı kıyıdan yukarıda kurulan Mazı Köyü'nde halkın en büyük geçim kaynağı halıcılık. Evdeki tezgahlarda genç kızlar, ünlü Milas halılarını dokuyorlar. Özel siparişle uygun fiyata ünlü halılardan almanız mümkün. Yörede halıcılığın yanısıra yörede zeytincilik, arıcılık, tütüncülük yapılıyor. Aşağı doğru mavi ve yeşilin eşsiz uyumunu izleyerek inerken karşınıza Aşağı Mazı çıkıyor. Köyden sağa doğru indiğinizde Çakıllıyalı sahiline, ortadan indiğinizde İnceyalı'ya, sola doğru yönelirseniz Hurma sahiline varıyorsunuz.

Mazı sahillerinde Türkbükü'ndeki gibi 'beach club'lar, bronzlaşmış şehirli tenler ve gece hayatı yok. 'Herşey dahilci' turistler de Mazı'dan pek hoşlanmayacaktır. Ancak Egeli kadınların elma yanaklarını görmek, dalgaların sesine kulak vermek, balığa çıkmak, surf yapmak ve narenciye kokusunu içinize çekmek istiyorsanız Mazı, tatil için mükemmel bir tercih olacaktır.

YEŞİLİN ENVAİ ÇEŞİDİ VE AL PACINO TİŞÖRTLERİ

Pazar günleri kurulan Mumcular pazarında Ege'nin meşhur yeşillikleri soluyabiliyor ve narenciyeleri gerçek kokularıyla duyabiliyorsunuz. Sebze ve meyvelerin yanısıra pazarda 1 YTL'ye satılan tişörtler de bulunabiliyor. Belkide İstanbul'da birarada rastlayamayacağınız çeşitlikte 'Al Pacino'lu tişörtler, Mumcular pazarında satılıyor.

Salaş pansiyonların yer aldığı Mazı'ya gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Yıllar önce Mazı'yı keşfeden İtalyan akademisyenler ve aileleri, özellikle temmuz ve ağustos aylarında buraya yoğun ilgi gösteriyor. Bu arada pansiyonların yerine biraz daha konfor istiyorsanız sizin için de bir alternatif var. Yeniköy'de zeytinlikler ve çam ormanları arasında taş bir evde kalabilirsiniz. Haftalık olarak kiralanabilen Villa Muranco için de önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.

KALINABİLECEK YERLER:

* Kale Pansiyon:0252 339 21 64
* Taş Turistik Tesisi: 0252 339 20 89
* Nusret'in Yeri: 252-339 21 25.
* İnceyalı Pansiyon: 0253 339 21 25
* Sahil Pansiyon: 0252 339 21 31-339 21 47
* Günaydın Deniz Yıldızı Aile Pansiyonu: 0252 339 21 15
* Akkaş Pansiyon: 0252 339 20 95
* Uğur Pansiyon: 0252 339 20 43
* Çiçek Pansiyon: 0252 339 20 39
* Öztekin Pansiyon: 0252 339 21 369
* Kaptan Pansiyon: 0252 339 20 40
* Merve Apart: 0252 339 21 18
* Ege Pansiyon. 0252 339 20 31* NRY: 0252 339 20 39
* Villa Muranco(Yeniköy): 0537 541 44 91 http://www.villamuranco.com/

NEREDE YENİR?

* Mazı Restaurant: 0252 339 21 21
* Kayabaşı Restaurant: 0252 339 20 50
* Kale Restaurant: 0252 339 21 64

NASIL GiDİLİR?

Bodrum'a 50 km, Güvercinlik'e 30 km uzaklıktaki Mazı'ya Güvercinlik'in Mumcular sapağından giderek ulaşabilirsiniz. Bodrum'dan Milas yönüne giderken, Güvencinlik'i geçer geçmez 20'nci kilometrede sağa Mumcular'a sapıyorsunuz. 9 kilometre sonra Mumcular'a geliyor, 18 kilometre sonra Yukarı Mazı ve 7 kilometre daha gidince Aşağı Mazı'ya varıyorsunuz.

NİLÜFER ŞENSÖZ-27 NİSAN 2009-SABAH GAZETESİ

UYARI: YAZI VE FOTOĞRAFLARIN İZİNSİZ KULLANILMASI HALİNDE YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.

http://arsiv.sabah.com.tr/2009/04/27/haber,CF50F869C5354CC792A825B6689948FC.html

MARDİN SOKAKLARINDA DEĞİŞİM

MARDİN- 24 uygarlığın izine rastlanan Mardin sokaklarında şimdilerde büyük bir değişim rüzgarı esiyor. Bir yandan seyahat acenteleri ve işadamları Mardin'e çıkarma yaparak şehrin kalkınması için harekete geçiyor, diğer yandan ünlü modacı Cemil İpekçi, Mardin'de kadın ve çocuklar için yeni projeler yürütüyor.


Kadınlara moda eğitimi vermenin, tasarım okulu kurmanın yanısıra köylerde okul sonrası sosyal eğitim merkezlerini hayata geçirmek için çalışıyor. Bu yaz hayata geçmesi planlanan sosyal eğitim merkezleri projesi çerçevesinde öğrencilere, kendi etnik grubundan hocaların da eğitim vereceği belirtiliyor.
Kentsel dönüşüm projesi kapsamında başlatılan çalışmalarla da Mardin'in geleneksel evlerinin korunmasına ve yanlış yapılaşmanın engellenmesine çalışılıyor. Sinema salonu olmayan Mardin yakında sinema salonuna kavuşuyor. Ayrıca İstanbul'daki Cezayir Sokağı'nın benzeri Mardin'e de yapılacağı söyleniyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından Mardin'de düzenlenen "Kültür Turizmi Sempozyumu"nda Mardin'de İstanbul'dan gelen çok sayıda turizmci, bölgenin kalkınması için neler yapabileceklerini masaya yatırdı."Bölgede turizmin gelişmesi için her türlü desteği vermeye hazırız'' diyen TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Mardin Valisi Hasan Duruer'in 3 ay içinde yaptığı restorasyon ve iyileştirme çalışmaları karşısında hayrete düştüğünü ifade etti. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Mardin'in medeniyetler başkenti olduğunu belirterek, 24 farklı medeniyetin yaşandığı kentte medeniyetlerin izlerine rastlanmasının Mardin'e farklı özellik kattığını söyledi.
"BETON BİNALARI NE ZAMAN YIKACAKSINIZ?"

Kentsel dönüşüm projesi kapsamında başlatılan çalışmalar kent genelinde yaygınlaştığını belirten Vali Hasan Duruer, ''Mardin, medeniyetlerin başkentidir. Binlerce yıldır dillerin, dinlerin ve kültürel zenginliklerin birarada yaşatıldığı bir kenttir. Burayı ziyaret edenler, 'kabloları ne zaman kaldıracaksınız, beton binaları ne zaman yıkacaksınız' diyorlar. Şunu söyleyebilirim ki, gözünüze çirkin gelen herşeyi kaldıracağız. Çalışmalarımızı başlattık, aralıksız olarak sürüyor'' dedi.Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdür Yardımcısı Levent Demirel, Mardin'e gelenlerin kıskanıldığını söyledi. Mardin Turizminin istenilen hedeflere ulaşması için görsel ve yazılı tanıtımlarını sürdüreceklerini belirten Demirel, "Mardin'de bir kent, bir dünya yatıyor" dedi. Sempozyuma konuşmacı olarak gazeteci Coşkun Aral, Mardin Sinema Derneği Başkanı Helün Fırat, TÜRSAB GAP Bölgesel Yürütme Kurulu Başkanı Fikret Murat Tural katıldı.

MARDİN'DE CEMİL İPEKÇİ PROJELERİ

Diğer yandan ünlü tasarımcı ve modacı Cemil İpekçi de Mardin'li kadınlar ve çocuklar için çarpıcı projelere imza atıyor.Her ayın 10 gününü Mardin'de geçirmeyi planlayan ünlü modacı Cemil İpekçi, Mardin'in gelişimi için önemli bir örnek.
MODACI KADINLAR

Sorularımızı yanıtlayan Cemil İpekçi, Mardin ile ilgili 4 projesini şöyle anlatıyor. "Buradaki kadınlarımıza geri ve istihdam sağlamak için başlamıştım. Deneme için 2 yıl önce bir masa örtüsü yaptım. Mardin'in kendi tasarımı var. 2000 bin parça DHL satın almıştı. Sonra kadınlara 3 giysi yaptım. 4 bin 500 adet satıldı. Bunların geliri kadınlarımıza kalıyor. Ürünler Cemil İpekçi markasıyla çıkıyor, ancak üreten kadının ismi yer alıyor.40 kadın bundan para kazandı. ÇATOM'un desteğiyle burada bir merkez kurmaya karar verdik. Valilik destek oldu. Valilik buradaki eski binayı tahsis etti. Şimdi bu eski binanın içinde 167 kadınımız burada eğitim görüyor. Aynı zamanda onlar üretip kendileri para kazanıyorlar.

GENÇLER İÇİN TASARIM OKULU AÇILACAK
Diğer projemiz de tasarım okulu kurmak. Herkes "Tasarım okulu da açmayacak mısınız? " diye soruyordu.Mayıs ayında yerel gazetede duyurarak 30 talebeyi alacağım. Eylül'den itibaren 2 yıllık tasarım eğitimi vereceğiz. Ben her ayın 5-10 günü burada olacağım. Kendi yetiştirdiğim asistanlarım burada olacak. Ama Mardin içine girince bir çok şeyi daha yapma ihtiyacı duyuyosunuz. En önemli sorun bence Güneydoğu'da kadınlara ve çocuklara yatırım yapmak. Kadınlara ve çocuklara yeteri kadar yatırım yapılırsa 10 yıl içinde mükemmel bir mahsül alabiliriz. Kadınları eğitmek hangi bakımdan eğitmek. Nasıl eğitiriz? Kadının sadece süslenme aracı ve anne olmadığını, birey olduğunu öğretmek çok önemli.


KENDİ ETNİK GRUBUNDAN HOCALAR
Bir de AB ve valiliğin yardımıyla sosyal eğitim merkezi projesini hayata geçireceğiz. Okuldan sonra köylerde çocukların hepsi sokaklarda. Burada 8 yaşında sigara içen çocuklar görüyoruz. Proje kapsamında çocuklar okul sonrası basket oynayacak, dersini çalışacak, lisan öğrenecek. Eğlenceli bir biçimde eğitim alacak. Türkü, Kürdü, Arabı... sosyal eğitim merkezlerini her kurduğumuz köyde, kendi etnik grubundan hoca olacak. Çocukları İstanbul'a düşmeden evvel sokaktan kurtarmamız gerekiyor. Ayrıca İstanbul'daki Cezayir Sokağı gibi burada da Bakırcılar Çarşısı'nda bir sokak kuracağız."
TÜRK GİRİŞİMCİLER BULUŞTU

Öte yandan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanlar Konseyi, bugün Mardin'de toplandı.Mardin Sanayici ve İşadamları Derneğinin (SİAD) ev sahipliğinde gerçekleşecek toplantıya, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de katıldı. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ'ın da katılacağı toplantının açılışında, Mardin Valisi Hasan Duruer, TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Celal Beysel, DOGÜNSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu ve Mardin SİAD Yönetim Kurulu Başkanı Nasır Duyan da konuşma yaptı.

NİLÜFER ŞENSÖZ- 21. NİSAN 2009/ SABAH GAZETESİ
UYARI: YAZI VE FOTOĞRAFLARIN İZİNSİZ KULLANILMASI HALİNDE YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.