28 Temmuz 2009 Salı

GÖCEK'İN TURKUVAZ SULARI- GÖBÜN

Göbün Koyu, tropik adaları aratmayacak büyüleyicilikte. Turkuvaz sulara dalıp tarihi yapıların içinde yüzebilir, kıpır kıpır balıklara arkadaşlık edebilirsiniz.



Lacivert suların üzerinde pırıltılar yürürken, rüzgarsız kalan tekne neredeyse durmaya yakın yüzüyordu. Kaptanımız Peter, seyirlerden gelen denizcilerin, karadaki eşlerine çok yakın olmalarına karşın karaya ulaşmak için rüzgarın çıkmasını günlerce bekledikleri zamanların artık geride kalmasının ne kadar sevindirici olduğunu dile getirirken, ekip üyelerinden Aras, kitabından başını kaldırarak, 'Odysseus gibi' dedi. Odysseus'un 20 yıl evinden uzaklarda kalmasına neden olan lanetler zinciri, ordunun Aulis şehrinden uygun rüzgar bulup aylarca denize açılamamasıyla başlıyor. Şimdilerde ise ilerlemek için rüzgarı beklememize gerek yok.
Kaptanımız motoru çalıştırdı ve Torosların Akdeniz'e uzanıp soluklandıkları Kapıdağ Yarımadası'na doğru yöneldik. Etrafımızı çevreleyen ada ve adacıklar, oyun oynamak için birbirlerinden ayrılmışlar hissi veriyor. Sanki dev bir puzzle'ın içindeyiz. Ya da adadan adaya zıplayarak seksek oynayabilirmişsiniz gibi. Girintili, çıkıntılı, eğlenceli ve merak uyandırıcı…
Kaptanımız Peter, ekip arkadaşları Debbie, Sam ve Aras ile birlikte Prens Adası'nın güneyindeki dar bir boğazdan geçiyoruz. Darboğaz'ın da güneyinde kendini saklayan Göbün, tüm sakinliğiyle karşımıza çıkıyor.


Göbün Koyu, tropik adaları aratmayacak büyüleyicilikte. Turkuvaz sulara dalıp tarihi yapıların içinde yüzebilir, kıpır kıpır balıklara arkadaşlık edebilirsiniz. SİT alanı içerisinde bulunan ve yerleşimin yasak olduğu Göbün'de denizin içindeki kalıntıların bir kısmının geç Bizans dönemine bir kısmının ise Rum evleri olduğu belirtiliyor. Dilerseniz karaya çıkarak zeytin ve çam ağaçları arasında yürüyüşe çıkıp keşiflerde bulunabilirsiniz. Türk bayrağının bulunduğu tepeye 20 dakikalık tırmanışın ardından muhteşem manzaraya tanık olabilirsiniz. Göcek koyları arasında en korunaklı demir yeri olan Göbün Koyu'nda iki tahta iskele bulunuyor. Burada gürültülü günübirlik teknelere rastlamıyoruz. Çoğunlukla yelkenliler rağbet gösteriyor. Kapı Creek Restaurantı'nın iskelesine bağlanıldığında tonoz alabiliyorsunuz.

Tarihi kalıntılar içinde, deniz canlılarıyla birlikte yüzmek, enfes yemekleri tatmak ve koyun içlerine karadan yapabileceğiniz yolculuğun yanı sıra koydaki açık havada denizin yanıbaşında hizmet veren berbere uğrayabilirsiniz.

Özellikle akşamüzeri güneşin çekilmeye başladığı saatlerde Cihan'ın "Barber-Oil Massage" dükkanında dilerseniz saçlarınıza şekil verdirebilir ya da yağlı masaj yaptırabilirsiniz. Berber dükkanına uğrayıp da memnun kalmayan yok. Hatta dükkanın ünlülerin de görüşlerini yazdıkları bir defter de bulunuyor.
Kapı Creek, Muhammer Önder yönetiminde bir aile restaurantı. Birbirinden yardımsever işletmecileri ve güleryüzlü çalışanları, Göbün'de sadeliğin içinde leziz saatler geçirmenizi sağlıyor. Menüsünde ağırlıklı olarak balık ve et yemekleri bulunuyor. Ana yemekler 30-35 liradan başlıyor. Karavida gibi deniz ürünlerine de burada tadabilirsiniz. Restauranttaki fiyatlar yüksek gibi gözüküse de iskeleden tonoz aldığınızda hiçbir ücret ödemiyorsunuz. Su ve elektrik sorunun olduğu koyda, salaşlık içinde konforlu ve güvenli saatler geçirmenin böyle bir bedelinin olmasını normal karşılıyoruz.
Restaurantta yüksek sesli müzik duymuyorsunuz. Yemeğin ardından çoğu yelkenci, sessizlik içinde teknelerinin yolunu tutuyor. Sağımızdaki teknede İsviçre'den gelenler, solumuzdakinde ise Türkiye'den yelkenciler bulunuyor. İsviçreli yelkenciler saat 12 olmadan uykunun yolunun tutarken, Türklerin yer aldığı teknede usul usul Zeki Müren çalıyor. Masadaki rakı şişesinin etkisiyle "Ben şöyle adamım böyle adamın diye" kendini anlatmaya kaptırmış tatilci de bir süre sonra kabuğuna çekiliyor. Ardından restaurantın ışıkları sönüyor. İşte o zaman akan gökyüzü örtümüz oluyor. Tüm gün aradığımız rüzgar artık var. Zeytinler ve çamlar birbirlerine bağırıp duruyorlar. Uyuyamayacak kadar hareketli ve büyülü gece.

Koordinatlar: 36° 38' 35" Kuzey 28° 53' 38" Doğu

NİLÜFER ŞENSÖZ- 28 TEMMUZ 2009- SABAH

http://www.sabah.com.tr/Turizm/2009/07/28/gocekin_turkuvaz_sularigobun

UYARI: YAZI VE FOTOĞRAFLARIN İZİNSİZ KULLANILMASI HALİNDE YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.

7 Temmuz 2009 Salı

FENERİN KADERİNİN DEĞİŞTİĞİ YER

Gündüzleri suskun, geceleri ise geçer yerine güneşin. Yakmaz güneş gibi. Ulaşılmaz ve yalnız. Karşılıksız sever mavi suları.Tek derdi yarınları düşlemeden ışığıyla yol göstermek. Deniz fenerlerinin uzaktan büyülü gelen kaderleri, belki de bir tek Avrupa ve Asya'nın buluştuğu Boğaz'da değişiyor.


Avrupa'nın son köyündeki Fener, Asya'nın bekçisi Anadolu'ya gözkırpıyor. Mesafeli de olsalar yalnız değiller. Boğazın bittiği yerdeki fenerler, hem asırlardır gemicilere yol gösteriyor, hem de birbirlerine arkadaşlık ediyor. Ayrıca Rumeli Feneri içinde bir türbe, Anadolu Feneri'nin hemen yanıbaşında cami yer alıyor.
Anadolu Feneri'nin, karşı kıyıdaki Rumeli Feneri köyüne göre daha sayfiye havası var. Yemyeşil ve beton yapılaşmanın az olduğu sevimli bir köy. Boğaz girişine Rumeli Feneri'ne göre daha yüksekten bakan Anadolu Feneri, kale içinde bir burç üzerinde bulunuyor. Anadolu Feneri'nin bitişiğinde cami ve yamacında Kaptan'ın Yeri adlı çok sayıda müdavimi olan restaurant yer alıyor. Terasından baktığında bir yanda Karadeniz'i diğer yanda Marmara'nın masmavi sularını izleyebiliyorsunuz. Kıyıda renk renk balıkçı teknelerinin yanında ağlarını yeni av sezonuna hazırlıyor.

ÇUKURLAR İÇİNDE YOLLAR
Rumeli Feneri'ne ise Sarıyer'i geçtikten sonra ağaçlar arasından pürüzsüz asfalt yoldan geçerek gidiliyor. Ancak Rumeli Feneri Köyü'ne vardığınızda yoldaki pürüzsüzlük yerini çukurlara bırakıyor. Beton yapılaşmanın yoğunlukta olduğu köydeki yolların bozuk olduğu gözleniyor. Kırım Savaşı sırasında Fransız ve İngiliz gemilerinin boğazın ve Karadeniz'in girişlerini görebilmeleri için yapılmasına karar verilen fener 1856'de Fransızlar tarafından karşı sahildeki fenerle beraber kule kısmı yapılarak işletilmeye başlanmış.1933'de Fransızlara verilen 100 senelik işletme imtiyazı iptal ediliyor ve tamamen Türklere geçiyor.

FENERDEKİ TÜRBE
Rumeli Feneri'nin inşası sırasında kule birkaç kez yıkılıyor. Köyün yaşlıları fener yerinde bir türbe bulunduğunu bu nedenle kulenin sürekli yıkıldığını yapımcı Fransızlara söyleyince ustalar önce türbeyi yapmışlar, sonra da bugünkü kuleyi inşa etmişler. Rumeli Feneri köyüne gelenler fenerdeki Saltuk Baba Türbesini de ziyaret ediyorlar.

HEM GÖZLERİNİZE HEM DE MİDENİZE ZİYAFET
Bakımsız olmasına karşın denizin kıyısındaki Cenevizlerden kalma kale, hemen yanıbaşında turistik kafe, restaurant bulunmaması nedeniyle gözlerinize tamamiyle doğal bir ziyafet sunuyor. Kalenin eteklerinde, avlusunda dolaşabiliyorsunuz. Denizin kıyısındaki kaleden Karadeniz'i koklayabilir, kafanızı sağa doğru çevirdiğinizde ise Rumeli Fener kulesi, köyün evlerini ve karşı kıyıdaki Anadolu Feneri izleyebilirsiniz. Ayrıca köyde bulunan küçük balık lokantalarında balığın en tazesini yiyebilirsiniz. Halkının büyük çoğunluğu Karadeniz'den gelen Fener'deki barınaktan denize karşı oturup seyre dalabilirsiniz. Açıklardaki efsanevi kayaların büyüsüne belki de tanık olabilirsiniz.

ÇARPIŞAN MAVİ KAYALAR
Mitolojiye göre, "Karadeniz'i geçmek için ilk önce Boğaz Geçidi'nden geçmek gerekiyordu. Geçit iki kaya tarafından korunmaktaydı ve bunlar aralarından geçen bir gemi olunca birbirlerine hızla çarpıyor, arada kalan herşeyi eziyorlardı. Symlegad'lar(Çarpışan mavi kayalar) denen bu bölgeden hiçbir gemi geçemiyordu. Argonautlar bu durumu Phineus sayesinde önceden bildiklerinden hazırlıklıydılar ve yanlarında getirdikleri bir güvercini geçide vardıklarında saldılar. Güvencin geçitteki iki kayanın arasına gelince, kayalar hemen kapandı. Güvercin kayalardan daha hızlı olduğundan kurtuldu. Daha sonra kayalar yavaşça açılmaya başladılar. Kayalar yavaş yavaş açılırken gemiyi iki kayanın arasına sürdüler. Kayaların tekrar çarpışarak biraraya gelmeleri için kayaların önce sonuna kadar açılmaları gerekiyordu. Kayalar açılarak birbirlerine en uzak mesafeye gelmeden gemiyi araya sürdüklerinden zamandan kazanmışlardı. Gemi son sürat güvercini takip ederek iki kayanın arasında ilerledi. Yolun ortalarını geçtikten hemen sonra kayalar birbirlerinden uzak mesafeye geldiler. Gemi çıkışa doğru hızla ilerlerken kahramanlar canla başla küreklerine asıldılar.Bu şekinde gemi buradan güvenle geçmiş oldu. "

GARİPÇE'DE LANETLİ KRAL
Efsaneler çarpışan kayalarla da bitmiyor. Rumeli Feneri'ne gelmeden önceki Garipçe Köyü'nün olduğu bölgede eskiden lanetlenmiş kral Phineas yaşarmış.Harpya denen kanatlı yaratıklar kralın yemeklerini çalıp, masasını kirletiyormış. Kral açlık sınırına geliyor. Argonotlar buraya gelince, kuzey rüzgarı tanrısı Boreas'ın kanatlı oğulları Zetes ve Kalais, Harpyaları uzaklaştırarak kralı kurtarıyor. Mitolojideki garip hikayesine karşın Garipçe, şimdilerde başta Koç Üniversiteli öğrenciler olmak üzere pek çok kişinin gözde mekanı. Balıkçı köyünde uygunfiyatlara balık yiyebilir ya da kahvaltı keyfi yapabilirsiniz. Köyde sadece 3 restaurant var. Garipçe'de yaz aylarında denize de giriliyor. Yakınında Büyükliman Plajı da var. Köyün bir tepesinde, tarihi Cenevizlilere kadar uzanan, bir gözetleme kulesi var. Diğer tepede kalan kalenin ise padişah III. Mustafa Han tarafından Fransız mimar Baron François de Tott'a yaptırıldığı biliniyor.

İŞTE POYRAZKÖY'ÜN EN BÜYÜK SORUNU
Çivi çakmanın dahi yasak olduğu Garipçe köyünün karşısında yer alan Poyrazköy de SİT alanı olması nedeniyle yeşil kalabilmiş. Poyrazköy'ün plajı haftasonları şehrin yakınlarında denize girmek isteyenler için birebir. Ancak kalabalıktan hoşlanıyorsanız Poyrazköy plajını tavsiye edebiliriz.
Poyrazköy'deki Ceneviz Kalesi şimdilerde ziyaretçilere kapalı ve kara kısmından çok az bir bölümü görülebiliyor. Poyrazköy geçmişte Rize'den göç almış. Köylülerle yaptığımız sohbette en büyük sıkıntılarının köydeki gençlerin evlenememeleri olduğu vurguluyorlar. Geçimini balıkçılıkla karşılayan Poyrazköylüler, köyün gençlerinin de babalarının işlerini sürdürdüklerini dile getirerek, "Gençler başka yerlere gitmek istemiyor. Ancak SİT alanı olması nedeniyle köyde yeni konut inşa edilemiyor" açıklamasını yapıyor.

KALEYE EN KISA YOL MU?
İki yakada yer alan Anadolu ve Rumeli Kavağı şehre yakınlık nedeniyle Anadolu ve Rumeli Feneri, Garipçe ve Poyrazköy'e göre daha turistik durumdalar. Çok sayıda restauran, kafe ve alışveriş dükkanı bulabileceğiniz Anadolu ve Rumeli Kavağı özellikle hafta sonları çok yoğun. Hanutların ısrarından sıkılmazsanız kıyıdan yürüyerek Yoros Kalesi'ne çıkabilirsiniz. Dilerseniz arabayla da kaleye ulaşabilirsiniz. Yoros Kalesi'ne yürüyerek çıkarken yol tarif levhaları belli bir noktada sizi kalenin etrafını saran kafelere yönlendiriyor.
Özellikle turistler için İngilizce "Short way to castle" (Kaleye kısa yol) denilerek normal yoldan daha fazla dolaştırılıyor. Kaleye bol bol merdiven çıkarak ulaşıyorsunuz. Kaleye çabuk ulaşmak istiyorsanız arabaların gittiği yönü tercih etmelisiniz. Kafelerin içinden geçerek ulaşılan yol da yorucu olsa da farklı açılardan Boğazı görmek,muhteşem manzara eşliğinde yemek yemeyi düşünenler için faydalı olabilir.
Midyenin anavatanı olarak adlandırılan Rumeli Kavağı da güzelliği korumaya çalışıyor. İstanbul Boğazı'nın en ünlü balıkçı köylerinden biri olan Rumeli Kavağı'nda, her bütçeye göre farklı balık restoranı bulunuyor. Midyesi, balığı ve inciriyle meşhur Rumeli Kavağı'nda geçtiğimiz ay tarihi balıkçı barınağı yıkıldı. Balıkçılar, işgaliye beledi ödenmediği gerekçesiyle yıkılan barınağın yıkılışından üzüntü duyduklarını dile getiriyorlar.

NASIL GİDİLİR?
Dilerseniz Boğazın sonuna özel araçla seyahat edebilir ya da toplu taşıma araçlarını kullanabilirsiniz. Her gün Sarıyer'den Rumeli Kavağı, Anadolu Kavağı ve Poyraz'a İDO'nun seferleri var. Sarıyer'den 10 dakikada Anadolu Kavağı'na, 35 dakikada da Poyraz'a ulaşabilirsiniz. Eminönü'nden de Boğaz Vapuru'yla Anadolu ve Rumeli Kavağı'na gitmek mümkün.

Poyrazköy ve Anadolu Feneri
Beykoz'dan Anadolu Feneri'ne belediyenin düzenli otobüs seferleri yapılıyor.Sefer saatlerine http://www.iett.gov.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz.Beykoz'dan devam edip Akbaba Köyü yoluyla, Akbaba köy mezarlığı bitiminden sola ormanlık alana çıkılarak, köy yolunda ilerlerken ilk gelen yol ayrımı Poyrazköy, Poyraz'a sapmayıp devam ederek Anadolu Feneri'ne gelebilirsiniz.

Garipçe ve Rumeli Feneri
Sarıyer'den Kilyos yönüne giderken, oklar Rumeli Feneri ve Garipçe köyünü gösteriyor. Ayrıca toplu taşıma araçlarıyla da ulaşmak mümkün. Sarıyer'den kalkan 150 numaralı Rumeli Feneri otobüsü, 20 dakikada bir Garipçe'nin merkezinde duruyor.

NİLÜFER ŞENSÖZ-6.TEMMUZ.2009 SABAH http://www.sabah.com.tr/Turizm/2009/07/06/fenerin_kaderinin_degistigi_yer

UYARI: YAZI VE FOTOĞRAFLARIN İZİNSİZ KULLANILMASI HALİNDE YASAL İŞLEM YAPILACAKTIR.